Türkler, kendi asil yurdundan ve halkindan uzakta, Islam toplumunun icinde yetismis ve bu toplumda etkili olmus kisilerdi. Kendi gelenegi icinde devlet olarak örgütlenmis bir Türk halki o zamanlar yalniz Islam dünyasinin disinda vardi. Buna karsilik XI. yüzyilda kitle olarak Türk boylari Islam topragina gelip yerlestiler, ülkenin karakterini degistirip kendi göreneklerine göre, kendilerine özgü bicimde yasamaya basladilar.
Gerci zamanla bu Türkler de degistiler ve cevreye uydular; ilerde onlarin yerlesme bölgelerini, yalniz önder güc olarak egemenlik kurduklari diger bölgelerden ayirt etmek zorunda kalacagiz. Nitekim daha önce de Ibn Tulun ve Ihsid, Misirda bu sekilde yabanci hükümdarlar olmuslardi; simdi ise Türklerin siyasal ve asker etkinligi cok daha güclü ve sürekli bicimde yerlesmis bulunuyordu. Bu farka ragmen Islam dogunun her ülkesi, Selcuklu devletinin kurulusunun sonuclarini görür duruma gelmisti. Türklerin ortaya cikisi Islamiyete Kücük Asya Anadoluda, Bizans Imparatorlugunun aleyhine, klasik Islam sinirlarinin ötesinde yeni bir egemenlik alani da kazandirmistir, burasi daha sonra Osmanli Imparatorlugu icin yayilma merkezi olmus, sonunda Türkiye durumuna dönüsmüstür.