Prenseslerin hayati her zaman peri masali gibi olmayabilir. Bazen ölüm ve aci da girebilir bu hayatin icine. Osmanli Hanedanindan Nilüfer Sultanin kizi Tatiana, on alti yasindayken amansiz bir genetik hastalik yüzünden ölünce, annesi ve anneannesi Irina yasama arzularini kaybederek, isyan ile umutsuzluk arasinda gidip gelirler.
Kendilerini toplamalari cok uzun sürse de, sonunda iki kadin cektikleri aciyi olumlu bir güce dönüstürmeye, hasta ve caresiz cocuklarin davasina kendilerini adayarak Tatiananin anisini, ruhunu yasatmaya karar verirler.
Nilüfer Sultan gercek bir insanlik savasina atilarak, eski Osmanli Imparatorluguna dahil ülkelerdeki hasta ve yardima muhtac cocuklar icin bir dernek kurar, yardim parasi toplamak icin davetler düzenler, cocuk hastanelerini dolasir ve aci ceken cocuklarin sultani olur. Rahibe Teresanin, Ürdün Kralicesi Ranianin ve Profesör Barnardin da layik görüldügü International Life Awardla ödüllendirilir cabalari. Karsisina cikan bircok engele ragmen, savas magduru olan Israilli ve Filistinli cocuklarin bir anda yasayabilecegi bir yurt kurma projesi de gündemindedir Nilüfer Sultanin.
Benim Kücük Prensesim Istanbul Bogazi kiyilarindan Gürcistan ve Ortadoguya kadar uzanan bir mücadelenin öyküsü.