Her halkin, her devletin resmi tarih tezleri bazi abarti ve carpitmalardan nasibini almistir. Devlet kuramamis, devleti olmamis halklarin tarihlerinde ise abarti ve carpitmalar birbirine ulanir gider. Hayali cografya, hayali devlet, hayali vatan, hayali sanatla ilgili uydurma ve abartilan, o halkla hic ilgisi olmayan ve etnik mensubiyeti kesinlik kazanmamis önemli tarihi sahislarin sahiplenilmesi, genellikle devlet sahibi olamamis, cogu kücük halklarin sinir tanimaz, ucuk fantazyalarindandir.
Kürd tarihi olarak ellerde dolasan, cogu siyas Kürdcüler, bir kismi da suyu bulandirmak isteyen yabanci bilim adamlari ve sartlatanlar tarafindan saglam temeller üzerine oturtulmadan yazilmis tarih kitaplari, Kürd gencleri arasinda ragbet görmekte; fakat bunlarin hicbirisi o kitaplarda anlatilanlarin dogru mu yalan mi oldugunu anlayabilmesini saglayacak bir mihenk tasina sahip bulunmamaktadir.
Yalan üzerine kurulmus, inanmazsan git rahmetliye sor mantigiyla olusturulan, ideolojik ve militan zihniyetle yazilan tarih kitaplariyla yetisen bir nesil, önünde sonunda tezatlar labirentinin icinde kaybolmaya mahkumdur.
Adem ve Havva Adigece Cerkesce konusuyorlardi; aksi ispat edilinceye kadar bu tez gecerlidir diyen bir fanatikle, gecmiste bu bölgede yasamis, etnik mensubiyeti acikca belirlenmemis tüm halklari Kürd kabul ediyorum diyen bir sözde tarihci arasinda fark yoktur.
Rus tarihcisi L.N. Gumilevin dedigi gibi bir halkin tarihini biraz da onun düsmanlarinin yazdiklarina bakarak okumak gerekir.
Belgesiz tarihcilik, kendi kendini aldatmanin en kestirme yoludur...