Habib Bektas, Türk okuru icin pek yabanci degil. Almanya da yasayan yazar, Cennetin Arka Bahcesi nden önceki iki romaniyla, Hamriyanin ve Gölge Kokusu yla ödül almis, sesini duyurmustu.
Ancak bu son romani, yazarin olgunluk dönemini yapiti niteligini hak ediyor.Cakir, kücük bir Kürt cocugu, Öykü Abla da onun sevdigi, sigindigi, hayran oldugu bir genc kadin.Öykü Abla, yikilan evliliginin cöküntüsünden kurtulmak icin yepyeni bir yerde, yepyeni bir yasam kurmak ister kendine ve güneye, bir tatil beldesine yerlesir. Cakir ise, oturdugu topraklardan ailesiyle birlikte ayrilmak zorunda kalip oralarda sürüklenmistir.Öykü Abla kentli, okumus bir kadin, Cakir ise yoksul, egitimsiz, umarsiz bir ailenin cocugu .Farkli köklerden ve toplumun farkli kesimlerinden gelseler de, yasam yorgunu bu iki kisinin yollari orada kesisir. Aralarinda akil almaz bir bag, benzersiz
benzersiz bir sevgi yeserir. Habib Bektasyer yer bir cocugun gözü ve diliyle, olaganüstü duyarli, kusursuz, siirsel bir anlatimla bu iki insanin arasindaki siradisi sevgiyi islerken, bir yandan da artalan, toplumumuzun kanayan bir yarasini desiyor, yoksul, itilmis, dislanmis, caresizlik kiskacinda sikismis bir kesimin sorununa parmak basiyor. Bir insanlik dramina ince bir duyarlikla yaklasirken yine de hüzünlü bir gülümseme kondurmayi basariyor okurun dudagina.