Daha önce anlattiklarimda eksik bir taraf kalmamasi icin sunu da ekleyeyim ki, tedavi calismalarimda daha bastan beri ipnotik telkinin yani sira bir baska cesit ipnotizma uygulamasindan yararlaniyordum. Bu da bana, hastadan, hastalik arazinin olusumuyla ilgili, cokluk onun ayik durumda hic ya da gerektigi gibi animsayamadigi bilgiler alma olanagini sagliyordu. Uyguladigim ipnotizma teknigi, sadece hastaya yapmasi ya da yapmamasi gereken bir seyin telkininden daha etkili bir yol olmakla kalmayip, hekimin bilip ögrenme merakini da gideren bir yöntemdi; cünkü o monoton telkin cabalariyla ortadan kaldirmaya calistigi hastalik arazinin nasil olustugunu bilmek hekimin nihayet hakkiydi.
Söz konusu ipnotik yöntemi uygulamaya baslamam ise söyle olmustu Daha Brückenin laboratuvannda calisirken Dr. Josef Breuerle tanismistim; Viyananin en hatiri sayilir ev hekimlerinden biriydi Breuer; beri yandan, gecmiste bir sürü bilimsel arastirilarda bulunmus, solunum fizyolojisi ve denge organiyla ilgili kalici degerde birden cok eser vermisti. Benden on dört yas büyük harikulade zeki bir adamdi. Cok gecmeden aramizdaki iliski bir ictenlik kazanarak dostluga dönüstü ve Breuer hayatin cetin durumlarinda bana hep yardim elini uzatan biri oldu. Bilimsel alandaki cabalarimizin ürünlerini kendisiyle paylasmaya alismistik. Bunda da kazancli cikan tabi bendim. Ancak sonradan psikanalizi gelistirip ortaya koymam, Breuerin dostlugunu yitirmeme yolacti. Gerci böyle bir bulusun karsiligini bu kadar agir ödemek kolay olmadi benim icin. Ancak ister istemez buna katlanmam gerekiyordu.