Nacar, yorgun, hapsedilmis bir kabina sigmazlik... Bunun icin en cok
geceleri cöreklenir yüregine insanin, tüm gercekligiyle ve en yogun
bir yasamak agrisi... ... Geceler, elle tutulacak denli somut ve yogun
yasam zamanlaridir, tutsakken ve siirini, sarkilarini, yitik duygularini
aramaktayken nafile bir cabayla yüreginin derin bosluklarinda. ...
Gecelerle birlikte bir ömürdür akip giden, ömürlerdir, günesli mavi
gelecekler askina yasanmis ömürler...
Cafer Solgun, 12 Eylül dönemindeki uzun mahpuslugunun ardindan,
Kürt sorunu gündeminin belirleyiciligi altinda yasanan 1990larda
bu sinavi bir kez daha gögüslemisti. Solgun bu kitabinda, yaklasik
on yil boyunca Van, Mus, Diyarbakir, Adiyaman, Antep, Bursa ve
Kaman hapishanelerinde yasadiklarini, gözlediklerini, düsündüklerini,
hissettiklerini hikaye ediyor. Fonda, dönemin yüklü gündemi...
Bazen Mahpusluktur, bazen olur... denen türden bir sikinti... Bazen
mizah... Bazen gündeligin ögütücülügü... Bazen kiyasiya mücadele...
Siyasler ve adliler...
Mahpusluk yasantisinin icinden, genel meselelere dair gözlem ve
düsüncelerini de aktariyor Solgun. Sözgelimi, örgütün kendisini
devlet yerine koyan bir anlayisla hareket etmesinin trajikomik
sonuclarini, özgürlügün gündelik pratikteki anlamini ve daha bircok
seyi tartisiyor.
Solgunun bu kitabi, 80lerdeki mahpusluk deneyimini aktardigi
Demeyin Anama Icerdeyimle birlikte ele alindiginda, 12 Eylül dönemi
ile 90larin kosullarinin, hapishane yasantisi ve ceza infaz rejimi
bakimindan etkileyici bir mukayesesi.