Aradan yüz sene gectikten sonra Balkan acilarini yeniden hatirlamanin matem-perestlikle alakasi bulunmuyor. Bizim irfanimizda matemin yeri yok zaten, biz Ondan geldik ve yine Ona gidecegiz diye inanir, tevekkül ederiz. Yas kültürü olmayan bir milletiz. Ölüme hasyet ve ibretle bakariz; inanip imangetirdigimiz bir mukadderat ve nasihattir sadece... Ne var ki, Balkan Felaketi dedigimiz elem ve iztirab külliyati, bizim icin sadece ölümlerin kederinden ibaret degildir; ölümlerden ölümcül acilarimiz var.Önce hangisinden baslamali, nasil bir takdim-tehir takib edilmeli Bu bile cok zordur, zira yasanilan hadiseler, hani birbirinden fec denilir ya, o derece korkunctur. Hangi birine yanarsiniz; dünyaya gözlerini yeni acmis bebeklerin gövdesi kadar kasaturalarin ucunda ve henüz farkinda bile olmadigi hayatinikaybetmesine mi; bes yüz senelik yurdundan yuvasindan can havli ile kopup sefil-perisan yollara düsen, sigindigi ana vatanda da cekmedik yokluk, sikinti ve zillet kalmayan yüzbinlerce muhacire mi; irzi kirletilmis, canindan aziz bildigi namusu payimal edilmis Islam kadinlarina mi; acliktan öldürülmüs esir askerlere mi; hayatinin baharinda zulüm ve iskence ile katledilen yüzbinlerce fidana mi, yoksa bes yüz yillik koca bir vatan topraginin iki ayda yitirilisine miFacia, bunlardan da ibaret degildir; üstüne üstlük, tarihimizin en utanc verici maglbiyetlerinden birini aldik biz, Balkan Savaslarinda. Iskodra, Yanya, Edirne kalelerindeki ölümüne müdafaalar ve Catalca hattindaki direnis haric, biz bu savaslarda iyi dövüsemedik, maalesef... Bunun utanci, yüzbinlerce ölüden ve bes asirlik yillik vatan topraginin kaybindan belki daha daacidir. Keske daha cogunu kaybetseydik, daha cogumuz ölseydik de yeter ki iyi savasmis olsaydik... Dövüle dövüle tavlanip, vurula vurula kirilsaydik keske.. Bu kadere riza gösterirken basimizi öne egmezdik hic degilse...Bu utancin üzerinden bir asir gectikten sonra ve simdi artik su kadarini söylüyoruz, birbirimize ve cocuklarimizaAllah korusun, ama bir daha gelirse böyle bir an, hayatta kalmak icin B Planimiz olmayacak, onu bizden sonra gelenler yapacaklar; biz mevzilerimize kefenlerimizle girecegiz..Balkan Felaketi, bizim icin Millet Mektebinde kiyamete kadar okutacagimiz iki dersten ibaret bir pedagoji hükmündedirBirincisi, topragina ne kadar kök salmis olursan ol, iyi savunamadigin bir vatani nasil kaybedersin; ikincisi, bir gün buna mecbur kalirsan eger, hangi akilsizliklara, alcakliklara ve hiyanetlereizin vermeyerek ve nasil dövüserek savunursun, vatan ve namusunu..Balkan Savaslari üstüne yazilmis yazilari böyle bir kitapta bir araya getirirken, hadiselerin seyir ve inkisafi hakkinda derli toplu bir hulasaya ihtiyac vardi. Bunun icin bir müddet ugrastiktan sonra farkettik ki, birkac yil evvel rahmete yolculadigimiz Yilmaz Öztuna Hocamizin Büyük Türkiye Tarihindeki alakali bahis,aransa bulunamayacak kadar iyi bir metin. Bir kere daha rahmete de vesle olsun insallah, o kismi aynen iktibas edip bu kitabin girizgahi olarak sunuyoruz. Ardindan, Türkiyenin savas öncesi, Birinci Balkan Savasindan ve Ikinci Balkan Savasindan sonraki sinirlarini ve bunlara ilaveten, bir de Balkanlardaki bugün mevcut olan sinirlari gösteren dört harita koyduk. Nereden nereye gelindigi, basit haritalarla gözümüzün önünde olsun...Bunun pesine de kaba-taslak bir Balkan Savaslari Kronolojisi ekledik.